18 Haziran 2011 Cumartesi

Kürtlerin büyük şairi Fêrîkê Ûsiv

NİHAD GÜLTEKİN: Kürtlerin büyük şairi Fêrîkê Ûsiv
17-22 Mayıs tarihleri arasında yapılan TÜYAP Diyarbakır 2’inci Kitap Fuarı’nda Kawa Nemir’ın söyleşisinde büyük Kürt şairi Fêrîkê Ûsiv’ın Toplu Eserleri’nin çıkan ilk cildi (Fêrîkê Ûsiv, Hesretdefter, 1. Cilt, Lîs Yayınevi) ile tanıştık. Şair, çevirmen ve editör Kawa Nemir söyleşisinde bir saat boyunca Fêrîkê Ûsiv’in hayatını anlattı, şiirlerini okudu, Fêrîk’i dünya şairleriyle karşılaştırdı.
Nemir, sadece Kürt şiirine değil, aynı zamanda Kafkas Kürt edebiyatına, Erivan Radyosu’na önemli katkılar sunan büyük Kürt şairi Fêrîkê Ûsiv’ı yeniden hatırlamamıza sebep oldu. Fêrîkê Ûsiv’ın sevgili eşi Firîda Hecî Cewarî, şairin külliyatını arşivinden derleyip toparlamakla ve külliyatın editörü Kawa Nemir de Ûsiv’ın tüm eserlerini titizlikle elden geçirip standart bir edisyona kavuşturmakla önemli bir iş yapmanın yanı sıra, Kürt edebiyat dünyası için önemli bir kaynak sunmuş oluyorlar. Fêrîkê Ûsiv, şair ve çevirmendi. Bazı Sovyet cumhuriyetlerinde yaşayan Kürtlerin iyi bildiği ama Kürdistan’ın diğer parçalarındaki okuyucuların şiirlerini okuma imkânına pek kavuşamadığı bir şair. Erivan’da basılan kitapları Kiril alfabesiyle yayınlandığından, 63 yıllık ömrüne neler sığdırdığını, neler yarattığını ve yazdığını çoğu kimse bilmiyor. Şimdi ise, toplu eserleri, daha önce bir kere denenmişse bile, eksiklerle malul olmuştur, ilk defa Latin alfabesiyle yayınlanıyor. Fêrîkê Ûsiv, 2 Kasım 1934’te Ermenistan’ın başkenti Erivan’ın Sîpan köyünde, Ûsivê Îvo ile Cemeda Emer’in oğlu olarak dünyaya gelir. Hesapsız bir şekilde sevdiği köyünü, Kürdistan’ın bir parçası olarak görür. Doğduğu Sîpan köyü, doğanın güzellikleri ile zengin bir köy. Dağların, vadilerin, çayır ve çimenlerin ortasında bir köy. Bir şiirinde şöyle der:

War û welatekî xamik î xasik,
Mekanê kewan, ciyê gulên nazik…

Pampa min a baş, Pampa min kubar
Wê pal vedaye li wan quntarên sar,
Çiyayêd me bilind, çiyayêd me kubar
Jê dixulxulin cew û kaniyêd sar…

Yên ji şerqê re dibêjin, Piçêx
Ji rojava re, Davan
Li wir şîn dibin kesin û kêx,
Li wîr distrên şivan û gavan…..

Fêrîk’in aile fertleri 1’inci Dünya Savaşı’ndan önce Kars’ın Emançayîr köyünde yaşarken, savaştan sonra, göç etmek zorunda bırakılan diğer Ermeniler ve Êzîdî Kürtler gibi Sovyetler Birliği tarafına geçerler. Bu geçiş sırasında ailenin birçok ferdi hayatını kaybeder. Aile önce Tiflis’e, ardından ise Ermenistan’a yerleşir. Fêrîk de ilkin bir Ermeni okuluna gider. Solak olduğundan oldukça sıkıntı yaşar ve devamlı okuldan kaçar. Daha sonraları sağ elle yazmayı öğrense de, yemek yerken ve çalışırken her zaman sol elini kullanır. Sîpan köyünde gördüğü ilköğrenimini 1951 yılında tamamlar. Okumanın yanı sıra doğup büyüdüğü Ermenistan dağları ve sosyal yapı, Fêrîkê Ûsiv’da gelişen edebi kişilik üzerinde belirleyici düzeyde etkide bulunur. 4 yıllık ortaöğreniminden sonra, 1955 yılında Xaçatûr Abovyan Pedagoji Enstitüsü’nde filoloji ve tarih dallarında yüksek öğrenim görür.

Bahsi geçen dönem, Riya Teze gazetesinin, Stalin döneminde kapalı kaldığı 18 yıldan sonra yayın hayatına yeniden başladığı dönemdir. Fêrîkê Ûsiv de şiirlerini ve yazılarını gazetede yayınlamaya başlar. 1960 yılında enstitüdeki öğrenimini bitirdikten sonra, Erivan Radyosu, Kürtçe Servisi’nde Edebiyat Bölümü başkanı olarak çalışmaya başlar. Kaynakların aktardığına göre, Fêrîk işinde dürüst biridir, yalan ve ikiyüzlülükten uzaktır. Fakat etrafında dönen dolaplar sonucu - zamanın radyosunda ve Sovyet sistemi kurumlarında yalan dolan, iftira ve rüşvet yer yer olağandı - Fêrîk, “Dur daha bakalım başıma neler getireceksin...” deyip (1963 yılında) radyodan ayrılır ya da ayrılmak zorunda bırakılır. Bu olay üstüne, bu çarkı ve kendisine yapılan haksızlığı protesto etmek için, “Kime yazıyorum ki?...” diyerek, o güne kadar yayınlanmış ve yayınlanmamış tüm şiirlerini bir çantaya doldurup evinin önünde yakar.




Fêrîkê Ûsiv’ın ilk kitabı Çavkanî, Erivan Radyosu’nda çalışmaya başladığı 1961 yılında yayınlanır. Şiirleri okuyucular tarafından olumlu karşılanır, şairliği beğenilir. Bu kitabının çıktığı sene adeta vasiyet niteliğinde bir şiir yazar. Ve bu şiirinde, “Eğer bir gün ölüm kapımı çalarsa Dibûrî dağının eteklerine gömün beni” der:

Ku mija Pampê mîna karwanan
Bê û di ser min re here aranan –
Huba dilê min,
Derd û kulên min
Bibe aranan,
Qurn û dewranan…

Bu şiiri üzerine, şair bir arkadaşı Riya Teze gazetesinde bir yazı yazar ve “Fêrîkê Ûsiv bu güzel günlerimizi neden görmüyor” diye sorar. Fêrîk de hemen cevap verir, “Sana imreniyorum, ülke derdini bilmiyorsun” der. Enstitüdeki eğitimini tamamlayıncaya kadar Riya Teze’de 22 şiiri ve makalesi yayımlanır. Ez û Cimet adlı şiiri Rusça, Dirûjba Narodovê (Dostiya Civakan, Moskova) adlı dergide yayımlanır, ayrıca yazıları da Kürtçe radyoda okunur. 1957 yılında da Sovyet Kürt şairleri antolojisinde 11 şiirine yer verilir.

Fêrîkê Ûsiv için şiir yazmanın belli bir zamanı olmaz. Gece ya da gündüz, fark etmez, yeter ki şiir yazma hevesine tutulsun. Günün her saatinde yazar. Yazarken yemek yemeyi unuttuğu bile olur. Yazdığı şiirleri beğenmeyince de kâğıtları yırtıp atar. Beğendiklerini ise büyük bir mutlulukla yüksek sesle okur. Saatlerce eski günler, sürgünlükler, ülke hakkında yaşlılarla konuşmayı çok sever. Şiirlerinde hasret, ülke sevgisi ve yurtseverlik konularını yoğunca işler. Ji Mistefa Barzanî Re, Xwîna Miletê Min, Kurdistan, Ji Kurê Min Re şiirleri buna örnek olarak verilebilir.

Kurd im, li kû yî Kurdistan
Wey dîl û bindesta min

Fêrîkê Ûsiv aynı zamanda yetenekli çevirmendi. Radyodan ayrıldığı ve bütün şiirlerini yaktığı 1963 yılında, özellikle kayınpederi Heciyê Cindî’nin teşvikiyle, Sayat-Nova çeviri yarışmasına katılıp, yaptığı güzel çeviriyle Sovyetlerde üçüncülük ödülü alır. Bu dönemde Heciyê Cindî ile birlikte, 1712-1795 yılları arasında yaşamış olan ünlü Ermeni şair Sayat-Nova’nın şiirlerinin çevirisini yayınlar. Çeviri ile ilgili yapılan bir toplantıda, Fêrîk şiir çevirilerini okurken “Bu şiirler ruhumuza yakın olduğu için zorlanmadan çevirebiliyorum” der. Ermenilerin ünlü tarihçisi Morus Hasratyan da, bu toplantıda “Çeviriler çok büyük ustalıkla yapılmış, kolay değil” belirlemesini yapar.

Fêrîkê Ûsiv’ın bütün şiir ve çevirilerini ezbere bildiği söylenir. Yukarıda bahsi geçen yarışmada da ünlü Ermeni sanatçılar karşısında Tu Ji Hingê da Aqilbend î şiir çevirisini okurken büyük alkış alır. Ünlü sanatçı Avêt Avêtisyan, Fêrîkê Ûsiv’i kutladıktan sonra şöyle der: “Sayat-Nova’nın şiirinin çevirisini ezbere okuduğun için çok teşekkür ederim”. Bu takdir ona büyük moral verir. Zira radyodan ayrıldıktan sonra oldukça sıkıntılı bir dönem geçirmişti.

1963-1967 yılları arasında Avedik İsahakyan, Lermondov ve Shakespear’in eserlerini Kürtçe’ye çevirir. Ayrıca 1964’te Gula Elegezê, 1967’de ise Lîrîka adlı kitapları yayınlanır. 1968 yılında kendi köyünde öğretmenlik yapar, okulda Kürtçe dersler vermeye başlar. Haftanın iki-üç günü köyde, diğer günlerinde ise Erivan’daki evinde kalır. 1971’de Moskova’da Rusça yayınlanan Hikayet Der Heqê Bar Mûraz Da adlı kitapta Xewna Mîrmih adlı destanı da yer alır. Bu destanında felsefi düşünceler, ölüm-yaşam diyalektiği gibi konuları işler. İki yıl sonra ise Ûsivê Neviya adlı enfes destanı yayımlanır. 1974’te Yazarlar Birliği’ne üye olur. 1976-1980 yılları arasında köyde bir ev yapıp hayvancılıkla uğraşır. 1977’de ayrıca Narê adlı kitabı çıkar. 1984’te ise Rihana Reso ve Hesretdefter adlı destanları, Sovyetlerden Kürt şair ve yazarlar için basılan Bahara Teze adlı derlemeye alınır.



Fêrîkê Ûsiv, kullandığı her kelimede duyguların derinine inebilmiştir. Bütün şiirleri farklı bir derinliğe sahiptir. Ve şiirlerinden anlaşılıyor ki, çok iyi bir dünya edebiyatı okuruydu. Zaten yaptığı değerli çeviriler de bunu tasdik eder nitelikte. Ama aynı zamanda kendi şiirleri ile Kürt edebiyat dünyasında çok önemli bir yeri bulunmakta, edebiyat araştırmacıları için büyük bir kaynak teşkil etmektedir.

Yaşadığı dönemde hem önde gelen Kürt edebiyatçılarından hem de Ermeni sanatçılardan büyük saygı görür. Örneğin 50’inci doğum günü vesilesiyle yapılan kutlamada Heciyê Cindî, Şekroyê Xudo, Çerkezê Reş, Ehmedê Gogê, Têmûrê Mîro gibi isimler konuşma yapar, Ermenistan Bilimler Akademisi de onun doğum gününü kutlar. Öğrenciler de aynı şekilde şaire karşı sevgi ve saygı besler. Ne kadar mütevazı, hoşgörülü ve engin düşünceli olduğu ise, öğrencileriyle yaşadığı bir anıdan anlaşılıyor: Kitaplarını okuyan bazı öğrenciler bir gün evine geldiğinde, Fêrîkê Ûsiv’ın yaşadığı evi kendilerine göstermesini istemelerine karşılık, ‘önce bir oturun, közlenmiş patates yiyin, size Fêrîkê Ûsiv’ın evini daha sonra gösteririm’ deyince, karşılarındaki kişinin Fêrîk’ten başkası olmadığını bilmeyen öğrenciler, bu durumda kalkıp gitmek isterler. Büyük şair bu kez “Bu ev Fêrîkê Ûsiv’ın evi, ben de Fêrîkê Ûsiv’ım” deyince öğrenciler çok şaşırırlar. O yıllarda da Byron, Goethe, Puşkin, Yesenin ve Hovannes Tumanyan’ın eserlerini Kürtçe’ye çevirir. Hatta öyle ki, şairlikte Puşkin ve Yesenin’i iki büyük usta olarak kabul eder. Onları Kürtçeye çevirdikçe şiire daha bir tutkuyla sarılır. Ne zaman nefessiz kalsa, üzülse hemen Yesenin’i hatırlar:

Ez bi serê te yê ezîz kim,
Ez bi sidqê te yê temiz kim,
Her şurya min bi te dibihure,
Însafa min ya te digire…
Ez jî deman
Ji dest xeman
Bi te re dikim misilhetê...

Fêrîkê Ûsiv, hakkında bir destan yazmayı planladığı ustası Puşkin’in 27 eserini Kürtçe’ye çevirir. Onun için 1987 yılında uzun bir yolculuğa çıkar, Puşkin’in kaldığı ve dönemin Rus şehirleri olan 12 şehir (Rostov, Kişinev, Odesa, Gurzuf, Petersburg, Moskova, Sarsko, Mihaylovsko, Boldino, Piskov, Trigorsko, Dnipropetrovsk) gezer, yorucu yolculuğa rağmen usta bir şairin anısının peşinden adeta bir spiritual oddysey yapar ki bu da Fêrîk’in ne denli büyük ve tutkulu bir şair olduğuna kanıttır.

1996 sonbaharında Nijni Tagil şehrinde oturan kızı Zerê ile torunları Narê ve Alîk’i görmeye gider. Daha önce 1994 kışını da burada geçirir. Ailesinin yanında kaldığı süre içinde (5 ay kalır) hastalıkla çebelleşir. 28 Nisan 1997 tarihinde Erivan’daki evine döner ve şöyle der: “Şükür Tanrıya, evime sağ salim döndüm”. Ancak hastalığı giderek ağırlaşır ve 1 Mayıs gününde hastaneye kaldırılır. 2 gün sonra ise, 3 Mayıs 1997’de Ermenistan’ın başkenti Erivan’da hayata gözlerini yumar. Vasiyeti üzerine Sîpan köyünde, Çiyayê Dibûrî eteklerinde toprağa verilir.

YENİ ÖZGÜR POLİTİKA

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

.

.

.

.

  © Blogger template 'Minimalist H' by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP